İçindekiler
Marka Hakkına Tecavüz Nedir?
Marka hakkına tecavüz, bir markanın aynı veya benzerinin izinsiz olarak aynı veya benzer mal ya da hizmet sınıfında kullanılmasıdır. İzinsiz olarak marka hakkının ihlali hem tecavüz hem de haksız rekabet durumu ortaya çıkarmaktadır. Bir markanın en önemli özelliği kaynak göstermesi olup, ürün veya hizmetin hangi firmaya ait olunduğunu ortaya koymaktadır. Marka hakkının ihlaliyle mal veya hizmeti sunan kişinin kim olduğu konusunda tereddüt yaşatmaktadır. Bu durumda marka sahibine ciddi zararlar vermektedir.
Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Haller
Marka hakkına tecavüz halleri; markanın taklit edilmesi, izinsiz satışa sunulması, lisans haklarının genişletilmesi en çok karşılaşan durumlardır. SMK m.7 ve 29. Maddelerinde marka hakkının ihlaline ilişkin örnekler verilmiştir. Söz konusu kanun maddeleri de dikkate alındığında genel olarak bir marka hakkının ihlali;
- Markanın kullanıldığı mal veya hizmet sınıfında kullanılması
- Markanın aynı veya benzerinin, halk tarafından karıştırılma ihtimali yaratacak bir şekilde, aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfında kullanılması,
- Markanın taklit edilmesi suretiyle piyasaya sürülmesi, satışa sunulması, sözleşme teklif edilmesi, satış için stoklanması,
- Markanın yönlendirici kod veya alan adı olarak kullanılması,
- Marka sahibinin vermiş olduğu lisans haklarının genişletilmesi örnek gösterilebilir.
Tanınmış markalar da marka hakkına tecavüz durumundan bahsedilmek için markanın farklı hizmet veya mal sınıfından da kullanılmış olması yeterlidir. Ancak tanınmış markanın;
- Tanınmışlık düzeyinden faydalanma amacı,
- İtibarına zarar verme veya
- Sulandırma olarak ifade edilen ayırt edici karakterine zarar verilmiş olması gerekmektedir.
Marka Hakkının İhlali Sayılmayan Durumlar:
SMK m.7/3 hükmünde, dürüstlük kuralına uygun ve ticari hayatın bir gerekliliği olarak bazı marka kullanımların tecavüz teşkil etmeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda;
- Gerçek kişinin adı veya adresi olarak marka kullanımı,
- Sunulan mal veya hizmetin kalitesine, kaynağına, türüne gibi özelliklerini ifade ederken kullanımı,
- Yedek parça, aksesuar gibi ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesi için zorunlu olan kullanımlar marka hakkına tecavüz sayılmamaktadır.
Marka Hakkının İhlali Davaları
Marka ihlali davaları[/caption]
Marka hakkının ihlali halinde; tecavüzün önlenmesi, taklit markaların toplatılması, maddi ve manevi tazminat gibi birçok hukuki yollar mevcuttur. Ayrıca, marka hakkına tecavüz edilmesi halinde SMK kapsamında cezai yaptırımlar öngörülmüştür.
Bir markanın korunması için illa tescil edilmiş olması gerekmemektedir. Ancak, tescilli bir marka tescilsiz markaya nazaran daha geniş koruma alanına sahiptir. Aşağıda belirtilecek olan SMK m.149 kapsamında davaların ikame edilmesi için markanızın tescilli olması gerekmektedir. Tescilsiz bir marka hakkına tecavüz edilmesi halinde ise TTK’da yer alan haksız rekabet hükümleri kapsamında hukuki yollara başvurulabilmektedir.
Tescilli bir marka hakkının ihlali halinde SMK m.149 uyarınca açılabilecek davaları şunlardır:
Marka Hakkına Tecavüzüz Tespiti Davası
Marka hakkı tecavüze uğrayan veya uğramakta olan marka sahiplerinin, markasına tecavüz olduğunu tespit etmesi için ikame edilen davadır. SMK m.149/1-a hükmünde düzenlenmiş olup, davanın açılabilmesi için markanın tescilli olması gerekmektedir. Bu davanın açılması için tecavüz edene önceden ihtar çekilmesine gerek yoktur.
Marka hakkına tecavüzün tespiti davasını marka sahibi veya münhasır lisans sahiplerinin açması mümkündür. Uygulama bu dava; tecavüzün meni ve tazminat davalarıyla birlikte açılmaktadır.
Marka Hakkına Tecavüzüz Önlenmesi (Men’i) Davası
Gerçekleşmek üzere veya tekrarlanması muhtemel olan bir marka hakkına tecavüz fillerine karşı açılan dava türüdür. Bu davanın açılması için marka hakkını ihlal edenin kusurlu olması veya bir zararın doğmuş olması gerekmemektedir. Marka sahibi veya inhisarı lisans sahipleri tarafından açılması mümkündür.
Marka Hakkına Tecavüzün Durdurulması Davası
Bu davanın açılabilmesi için marka hakkına tecavüzün başlamış ve devam ediyor olması gerekmektedir. Bu dava ile mahkemeden; taklit markaların toplanması, tabelanın sökülmesi, satışın durdurulması talep edilmektedir. Tecavüz durumu ortadan kalkmış veya devam etmeyen durumlar için işbu davanın açılma imkanı yoktur.
Marka Hakkına Tecavüz Halinde Tazminat Davaları
Marka hakkının ihlali sonrasında etkilerinin giderilmesi için SMK m.140/1-ç kapsamında marka sahibine maddi ve manevi tazminat imkanları öngörmüştür. Örneğin, taklit markanın piyasa sürülmesiyle satışların azalması marka sahibine maddi olarak zarara uğratmaktadır. Aynı şekilde bir ürünün piyasada sahte ürünlerinin fazlalığı marka itibarına zarar vereceğinden manevi zarar yönünden de tazminat sorumluluğu ortaya çıkmaktadır. Marka hakkına tecavüzün önlenmesi gibi davaların aksine tazminat talepleri için kusur ve zararın varlığı gerekmektedir.
Marka Hakkına Tecavüz Halinde Maddi Tazminat ve Yoksun Kalınan Kar
Marka hakkına tecavüz sonrasında maddi tazminat hem maddi tazminatı hem de yoksun kalınan karı kapsamaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkı ihlali olmasaydı ne kadar bir kazanç sağlanacağıyla alakalı bir hesaplamadır. Maddi zarar kalemleri ise; tecavüz sonrasında itibar kayının giderilmesi, reklam masrafları gibi kalemler girmektedir.
SMk m.151/2 uyarınca yoksun kalınan kar üç yöntemden biri yoluyla hesaplanmaktadır;
- Marka hakkına tecavüz edilmeseydi marka sahibinin muhtemel kazancı,
- Marka hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç,
- Marka hakkına tecavüz yerine bir lisans sözleşmesi yapılsaydı, lisans sözleşmesinin ücreti
Tazminat davasının açılmadan önce hangi zarar kaleminin seçildiğinin belirtilmesi gerekmektedir. Marka sahibinin hangi zarar kalemini seçeceği ve seçtikten sonra değiştirip değiştirmeyeceği bir hukuki sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay 11. H.D. vermiş olduğu kararlarda, marka sahibinin dava aşamasında seçtiği zarar kalemini değiştirebileceğini hükmetmiştir. Nitekim, tecavüz eden kişinin ticari defter ve kayıtları incelenmeden ne kadar kazanç ettiği veya ne boyutta marka hakkının ihlali söz konusu olduğu bilinmemektedir. Bu kapsamda, mahkeme nezdinde alınacak bilirkişi raporuyla zarar kalemlerinde sonradan değişikliğe gidilmesi mümkündür. Bahsi geçen zarar kalemlerinin her birinin hesaplanması farklıdır. Bu sebeple marka sahibi için en uygun seçeneğin seçilmesi gerekmektedir.
Marka Hakkına Tecavüz Halinde Manevi Tazminatı ve İtibar Tazminatı
Türk hukukunda manevi tazminat, hukuka aykırı fiil sonrasında kişinin yaşadığı acı ve elzem sonrası ödenen bir tazminat olarak düzenlenmiştir. Marka hakkına tecavüz sonrası manevi tazminat, marka hakkının ihlali sebebiyle kişinin uğradığı mağduriyetin giderilmesi amacıyla hükmedilen bir tazminat türüdür. Manevi tazminat taleplerinde önemli olan husus; tecavüz halinde marka sahibinin konu hakkında yaşadığı psikolojik süreçtir. Yargılama sürecinde tecavüzün önlenmesi amacıyla yapılan çabalar manevi tazminat miktarını etkileyen unsurdur.
İtibar tazminatı, manevi tazminattan farklı bir tazminat kalemidir. Marka hakkına tecavüz durumları marka sahibine maddi zarara uğratmakla beraber itibarını da zarara uğratmaktadır. Örneğin, markanın kötü bir şekilde taklit edilmesi, uygun olmayan tarzlarda piyasaya sürülmesi ayrıca markanın itibarına da zarar verecektir. Bu durumda marka sahibi SMK m.150/2 uyarınca ayrıca itibar tazminatı da talep edebilecektir.
Tecavüze Konu Ürünlerin Toplatılması
SMK m.14/1-d hükmünde, marka sahibinin marka hakkına tecavüzü halinde tecavüze konu ürünleri toplatabileceğini düzenlenmiştir. Özellikle taklit marka ürünlerin, markayı içeren tabelaların toplanması, tecavüze üretimine konu ürünlerin el konulması bu hakkın kapsamına girmektedir. Uygulamada tecavüz durumu ortaya çıktığında ihtiyati tedbir yoluyla marka tecavüze konu ürünler toplatılmaktadır. Nitekim, marka sahibinin zararını minimumda tutmak için ilk önce tecavüz durumunun ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Tecavüze konu ürünlerin açılacak hukuki davalarda talep edilmekle beraber, aşağıda değinileceği üzere, savcılığa şikâyet esnada tedbir olarak da talep edilmektedir.
Marka Hakkına Tecavüz Suçu ve Cezası
Marka hakkının ihlali halinde tazminat yükümlülüğü doğmakla beraber cezai sorumluluğu da mevcuttur. Ancak, yukarıda bahsi geçen davalarda olduğu gibi marka hakkına tecavüz suçunun varlığı için tescilli bir markanın olması gerekmektedir.
SMK m.30 kapsamında marka ihlali durumunda 3 adet suç tipi öngörmüştür:
İktibas (Aynen Taklit) Veya İltibas (Karıştırma) Yolluya Üretimi Ve Ticarette Kullanma Suçu: Bir markayı taklit ederek ve aynısını üreten, satışa arz eden veya satan, ticari amaçla satın alan ve bulunduran, depolayan kişiler marka hakkına tecavüz suçu işlemiş olmaktadır. Bu suçun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasıdır.
Marka İşaretini Kaldırma Suçu: Bir markada yer alan işaretin mal veya ambalaj üzerinden kaldırılması marka hakkının ihlalini oluşturur. Bu suçunda cezası iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır.
Yetkisiz Tasarruf Suçu: Bir marka üzerinde hakkı olmadığı halde; rehin tesis etme, lisans verme gibi tasarrufta bulunan kişi marka hakkına tecavüz etmiş olur. Bu suçunda cezası iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır.
Yukarıda bahsi geçen suçlar şikâyete tabidir. Marka sahibinin tecavüz durumunu tespit ettikten sonra
Ay içerisinde savcılığa şikâyete bulunması gerekmektedir. Bu sürenin kaçırılması halinde marka hakkına tecavüz sebebiyle cezai sorumluluk söz konusu olmayacaktır.
Marka Hükümsüzlüğü Davası
Marka hükümsüzlüğü davası, bir markanın SMK 5. Ve 6. Maddeleri uyarınca tescil edilmemesine rağmen tescil edilmiş markaların hükümsüz kılınması için açılan davadır. SMk m.5 mutlak ret nedenlerini; m.6 ise, nispi ret nedenlerini düzenlenmiştir. Bu davayı; cumhuriyet savcıları, menfaati olanlar ve ilgili kamu ve kuruluşları tarafından açılabilmektedir. Bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, hükümsüzlüğü talep edilen marka baştan itibaren hukuken hiç var olmamış sayılmaktadır.
Bir markanın aynısı veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri şekilde taklit edilmesi SMK m.5/1-b mutlak, SMK m.6/1 uyarınca da nispi ret sebebi olarak marka tesciline engeldir. Ancak, itiraz süresinin kaçırılması veya yanlış karar uyarınca taklit markanın tescil edilme ihtimali mevcut olup, sıkça da rastlanılan bir durumdur. Bu durumda hem marka hakkına tecavüz hem de marka hükümsüzlüğü sebebi doğmuştur. Marka sahibi, yukarıda belirtilen davalara ek olarak marka hükümsüzlüğü davasını da açma imkânı vardır.
Marka Hakkının İhlalinde Savunma Yolları
Aleyhine marka hakkına tecavüz dava ve suçlamaları yönetilen kişilerin kanunen başlıca savunma yolları mevcuttur. Bir marka hakkının ihlalinde savunma yollarından başlıcaları:
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaydı: Marka hakkına tecavüz sebebiyle açılacak davalarda bir zamanaşımı süresi öngörülememiştir. Ancak, hukuken bir hakkın kullanılması TMK m.2 dürüstlük kuralına tabidir. Marka sahibinin tecavüze bilmesine rağmen uzun vakit sesiz kalması durumunda “sessiz kalma yoluyla hak kaybı” yaşayabilme durumu vardır. Yargıtay 11. H.D 14/06/2012 tarihli bir kararında; sonradan tescil edilen marka üzerinde yapılan emek ve tasarrufun göz ardı edilemeyeceğini” hükmetmiştir.
Markanın 5 Yıl Kesintisiz Kullanılmaması: SMK m.9 uyarınca, bir markanın tescilinden itibaren haklı bir nedenle dayanmaksızın 5 yıl kullanımına ara verilmesi markanın iptali sebebidir. Bu durumda; kendisine marka hakkına tecavüz davası ve suçlaması yöneltilen kişi, dava tarihinden itibaren 5 yıl kesintisiz kullanıldığının ispat edilmesi isteme hakkı vardır. Nitekim, hukukumuzda tescil edilen markaların kullanım zorunluluğunu öngörmüştür. 5 yıl kesintisiz kullanılmayan markalara yönelik marka hakkına tecavüzden bahsedilme imkânı yoktur. Ancak, bu talep bir def’i niteliğinde olup, süresinde talep edilmediğinde kullanılması mümkün değildir.
Tecavüz Sayılmayan Haller: Yukarıda bahsettiğimiz gibi, dürüstlük kuralına ve ticari hayata uygun marka kullanımları marka hakkı ihlali oluşturmamaktadır. Örneğin, kişinin ad ve adres belirtmesi ve ürün özellikleri anlatması bu duruma örnektir.
Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti Davası
Bir ticari veya sınai faaliyetin bir başka markaya tecavüz teşkil edip etmediğinin her zaman tespiti kolay olmayabilir. Örneğin, yaratmış olduğunuz markanın sektörde bilinen bir marka için taklit olup olmayacağını önceden tespit etme sonradan yaşanılan aksiliklerin önüne geçecektir. SMK m.154 kapsamında; ticari veya sınai faaliyetlerde bulunacak kişiler, marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususunda marka sahibine danışma imkânı vermiştir. Marka sahibine bildirim yapılmasından sonra 1 ay içerisinde görüş talep edene cevap vermesi gerekmektedir. Menfaati olan herkes, marka sahibi 1 ay içerisinde cevap vermez veya verilen cevabın hukuka uygun olduğunu düşünmediği takdirde marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediğini dava açarak mahkemeden isteyebilmektedir.
Marka Hakkının İhlalinde Haksız Rekabet Hükümleri
Tescilli bir marka hakkının ihlali halinde marka sahibi SMK kapsamında hukuk ve ceza davalarına başvurabilmektedir. Tescilsiz bir marka hakkına tecavüz edilmesi halinde ise marka sahibi tamamen korumasız değildir. Tescilsiz marka sahibi, TTK’nın haksız rekabet hükümleri kapsamında;
- Tecavüz fiilin tespiti, önlenmesi ve durdurulması,
- Maddi ve manevi tazminat,
- Haksız rekabet sebebiyle savcılığa suç duyurusunda bulunabilecektir.
Marka Tecavüz Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Marka hakkının ihlali durumlarında görevli mahkemeler, ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemeleridir. Ancak, davanın açılacağı yargı yeri davanın niteliğine göre değişmektedir.
- Marka hakkına tecavüz halinde marka sahibi;
- Kendi yerleşim yerinde,
- Marka hakkına tecavüz edildiği yerde veya
- Tecavüzün etkilerin devam ettiği yerde dava ikame etmesi mümkündür.
Marka sahibine yönelik açılacak davalarda yetkili mahkemeler ise yine marka sahibinin yerleşim yeridir. Görüleceği üzere, marka hakkının ihlaline yönelik açılacak davalarda marka sahibine kolaylık sağlanacak bir şekilde yetki kuralları düzenlenmiştir.
Marka sahibinin yurt içinde bir yerleşim yeri olmaması halinde, marka vekilinin yerleşim yeri adresinde dava ikame edilmektedir. Kayıtlı bir marka vekilinin de olmaması halinde yetkili mahkemeler Ankara Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemeleridir.
Bürosu olarak, ticari iktisadi kurum ve kuruluşlara: yönetim kurulu ve genel kurul işleyişi, pay sahipliği, devretme, şirket bölünme veya birleşme, taraf oldukları sözleşmelerin hazırlanma, hukuki ve görüş noktasında hukuk müşavirliği hizmeti vermekteyiz. Bu alanda uzmanlığımızı deneyimlemenizi sizleri de davet ediyoruz.
Saygılarımızla…